11 Haziran 2019 Salı

Bir "köy odası"ndan geriye kalanlar...


Ömrü asra yaklaşan (kök) boya, hâlâ ilk günkü gibi
Oysa, şimdilerde o gelenek sürdürülmüyor, "oda" metruk halde ve kullanılmıyorsa da, kilitli kapısını varislerine açtırarak fotoğraflayıp hatrımızda, hatıramızda bayram sabahlarıyla özdeş kalan "köy odası" geleneğini anlatacaktık uzunca, dilimiz yettiğince.

Şimdi kapısı, penceresi, dolapları baltayla kırılmış, parçalanmış; eşyaları, halısı, kilimi, yastığı yağmalanmış hoyratlığı fotoğraflayabiliyoruz.

30 yıl önce terk edilen geleneğin odası bu haldedir:

Hz. Mevlana "gel" dedi, hoyratlık, haramîlikle geldi.










31 Mayıs 2019 Cuma

| Kurt elmayı, dert bünyeyi nasıl kemirirse, zaman da öyle kemirdi evimizi, mahallemizi, obamızı... |


Zaman, mekân, insan...

| Bir güzel demir işçiliği... |


Elektriğin ve kaynağın olmadığı (henüz gelmediği) zamanlardan kalma bir güzel demir işçiliği...

Eski Cami civarında, eski dükkânlara ait yerleri fotoğraflarken biraz uzakta olduğu hâlde dikkatimizi çekti, biz de onun fotoğrafını çektik.

Elektrik kaynağı olmadığı için bağlantılar, kelepçeler marifetiyle yapılmış. Çok süslü, -ki demircilik zanaattir, abartıya, süse ne hacet, maksat o demirin takıldığı yerde vazifesini yapması, iş görmesi- çok ince bir el işçiliği yok ama sade. Ve bu nedenle güzel. Bunca zaman durması daha da güzel.

Bir hurdacıya üç beş paraya satılmamış olması ise ilginç.

29 Mayıs 2019 Çarşamba

| Demirci'de eski dükkânlar... |


Eski köy meydanı, Eski Cami'nin hemen önündeki genişçe alan imiş. Eski dükkânlar da bu eski meydanın etrafına ve hemen aşağısındaki yola serpiştirilmiş şekilde açılmış. Demirciden marangoza, nalbanttan bakkala o eski dükkânların hiçbiri şimdilerde çalışmıyor.

İşte o eski dükkânlar:


















Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar açık olan loş ışıklı bu bakkal dükkânı, Ahmet Altın ve Orhan Altın'a ait.

















Caminin sol tarafında, hemen aşağısında yer alan bu bakkal dükkânı, Niyazı Altın'a ait.
















128 kapı numarasına sahip bu marangoz dükkânı, Adem Çavuş'a ait.

















71 kapı numarasına sahip bu dükkân ...?... (Bilgisi olanlar, iletebilir.)
















Ali Usta'ya ait demirci dükkânı.
















188 kapı numarasına sahip nalbant ve demirci dükkânı, Hacı Ahmet Usta'ya ait.



















Kuddusi Demir'e ait dükkân bir zamanlar açıkken...
186 kapı numarasına sahip nalbant ve demirci dükkânı, Kuddusi Demir'e ait.
















Bir demirci dükkânı... (Bilgi sahibi olanlar, tarafımıza iletebilir.)















1963 tarihli bu bakkal dükkânı, Yusuf Us'a ait.

















175 kapı numarasına sahip marangoz dükkânı, Durmuş Hanlı'ya ait.

















Bu demirci dükkânı da, Hacı Ali Demir'e ait.


















1980'li yıllarda renkli renkli, çeşit çeşit dondurmalarıyla hatıramızda kalan bu bakkal dükkânı, Asel'e ait. (meşhur Asel'in dükkânı)

23 Mayıs 2019 Perşembe

| "Medrese" namıyla da bilinen bir zamanların Kurân Kursu |


Eski köy meydanındaki Eski Cami'nin altında yer alan bu kemerli oda, dönemin "Kurân Kursu" olarak hizmet vermiş. Kur'an Kursu ya da medrese denilse de öyle yatılı, geniş kapsamlı eğitimlerin yapıldığı bir yer değil, dönemin köy çocuklarının şimdiki "Yaz Kur'an Kursları"ndaki gibi elifba ve temel dini bilgiler eğitimlerini aldığı yer.

Merhum Ali Hoca'nın (rahmet olsun) ders verdiği bu kurs, günümüzde caminin odun kömür deposu olarak kullanılıyor.





18 Mart 2019 Pazartesi

| Harman olmayınca testiye, testi olmayınca çeşmeye ne hacet! |


İnsan dışı varlıktaki sabır, teslimiyet, şartlar ne olursa olsun vazifesini yapma gereği ne çok şaşırtıcı, ne çok düşündürücü...

Evet harman olmayınca testiye, testi olmayınca çeşmeye ne hacet!

Pet var, etrafa atılmış tonla sebil, ki çeşmeye de gereksizliğini hatırlatan!



Hey gidinin harman çeşmesi, Çayır Pınarı! (Çayır Bunarı)

| Kapı yapılmış bir düven... |


Harman, harman olalı 30 yılı bulacak neredeyse...

Artık harman olmayınca düvene de, düven olarak ihtiyaç yok zahir. Ona da kapı olmak vazifesi düşmüş kaç zamandır. Belki bu da iyi bir şeydir, nicesi gibi kırılıp odun niyetine bir kereliğine yakılıvermekten yeğdir, varlığını bu şekilde olsun sürdürebilmek.

Düvenin altında, bizim bildiğimiz, dikey sıralı çakmak taşı pullar olurdu. Bilen birine sorduk, karo/baklava deseni biçiminde taşları olan dövenler de varmış.

Demirci'de, bıçak kesmiş gibi kesilen, bir anda kayboluveren şeylerden biri de harmandı, düvendi, o eski tahta tekerli at arabasıydı.

6 Mart 2019 Çarşamba

| Diyanet TV, Demirci'deydi. Melek Nene: Bu hayat geçti, geçti ama bir de bana sor, nasıl geçti. |




Melek Özer'in (Melek Nene) -o dönem için herkesin aynısı olmasa da benzerini yaşadığı- zor ve ilginç hayat hikâyesi, Demirci'nin terkedilmeye yüz tutmuş eski mahallelerinin ve siyah beyaz fotoğrafların görüntüsü eşliğinde kendi ağzından Diyanet TV Bir De Bana Sor programındaydı.

Melek Özer (Melek Nene), bu programdan yaklaşık 3,5 yıl sonra, 2018 Temmuz'unda vefat etti. Cümle geçmişlerle, göçmüşlerle birlikte rahmet olsun.

4 Mart 2019 Pazartesi

| Nicedir akmayan bir çeşme... |


Eskicami'den Aşşoba'ya inerken yol kenarında sağda öylece duran bir garib çeşme. Göğsünde taşıdığı beyaz mermer kitabesine göre "YSE, 1969" yapımı. Aktığı zamanları hatırlamıyorum. Akmadığı zamanlarıysa hiç unutmuyorum.

Belki de her şey, suyu her daim açık ve fıtratın gereği olarak bedelsiz olan bu çeşmenin (ve akranı olan diğer çeşmelerin) akışının durdurulmasıyla -kapatılmasıyla- başladı. Köyü, kırsalı hane başı mükellef yapmanın, yetinir olmaktan tüketiciliğe sevketmenin ilk aşamasıydı. Gerçi bunca zaman akmaya direnebilir miydi, yoksa diğer sular gibi çekilir ya da kirlenir miydi?

Bu çeşme ister aksın ister akmasın neyse ki şimdilerde BİM var, A101 var, olmadı "keşke her gün kurulsa" derdirten pazar var. Şişede su, kutuda süt, sentetik yumurta, katkılı un, glikoz bal, hibrit bakliyat...

Modern zamanların hediyesi olarak istediğin, istemediğin her şey var. Ne güzel köy, ne güzel köy hayatı...